Taşıt Giderlerindeki Sınırlamaların Bize Düşündürdükleri

7 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazete ‘de yayımlanan 7194 sayılı Kanun’la Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, faaliyetleri binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere; Kiralanan binek otomobillerinin her birine ilişkin kira giderlerinin ticari ve mesleki kazancın tespitinde dikkate alınabilecek tutarı aylık 5.500 lirayla, Binek otomobillerine ilişkin taşıt giderlerinin, ticari ve mesleki kazancın tespitinde dikkate alınabilecek kısmı, gider toplamının %70’iyle, Binek otomobillerinin iktisabında ödenen özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi toplamının gider kaydedilebilecek kısmı da 140.000 lirayla, sınırlandırıldı.

Kanunla ayrıca amortismana esas değere de bir sınırlama getirildi. Düzenlemeyle ilgili açıklamalar 27 Mayıs 2020 tarihli Resmi Gazete ‘de yayımlanan 311 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’yle yapıldı.

Düzenlemenin mükelleflerce suiistimal edilebildiği ve şahsi ihtiyaçlar için kullanılan binek otomobillere ait giderlerin de kurum kazancından indirildiği görülmektedir deniyor. Bu gerekçeden, işletmelere ait binek otomobillerinin çalışanların veya işletme sahiplerinin kişisel ihtiyaçlarında da kullanıldığı ancak giderlerinin kazancın tespitinde dikkate alındığı, bunu önlemek için düzenlemenin yapıldığı anlaşılmaktadır.

Düzenleme öncesinde de işletme sahiplerinin veya çalışanlarının kişisel ihtiyaçlarında kullandıkları otomobillerin giderlerinin doğrudan taşıt gideri olarak dikkate alınması zaten mümkün değildi. Bu yönüyle değişen bir şey yok. Ancak anlaşılan şu ki; idare bu konuda ikna olmadığından bu düzenleme ile taşıt giderinin sadece işte kullanılan kısmının %30’unu gider olmaktan çıkartıyor.

Esasen, Yeni düzenlemeye bakıldığında gerçek gerekçenin, işletmelere ait otomobillerin işletme sahipleri ve çalışanların özel ihtiyaçlarında da kullanıldığı, buna uygun kayıt ve işlemlerin yapılmadığı, Mali İdare’nin de bu durumu tespit edemediği, bu nedenle varsayıma dayalı olarak giderlerin bir kısmının matrahın tespitinde gider kabul edilmediği anlaşılıyor.

Değişiklik öncesinde; 4369 sayılı Kanun sonrasında uygulanan düzenleme suiistimale açık mıydı? Bence değil. Düzenleme işte kullanılan binek otomobillerinin ve diğer taşıtların giderlerini kabul ediyor. Bu araçlar iş dışında da kullanılıyorsa yeterli düzenleme var. Çalışanlar tarafından kullanılıyorsa ücret, işletme sahipleri veya diğer ilişkili kişiler tarafından kullanılıyorsa transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç aktarımı düzenlemeleri yeterli. Buna göre değişiklik öncesi düzenlemeyi, suiistimale açık olarak değil, denetiminin zor olduğunu kabul etmemiz gerekir. Ancak tam anlamı ile kurunun yanında yaşta yakıldı demek yanlış olmaz.

Aslında düzenleme vergilendirmede gönüllü uyum sağlamayan işletmeler için de olmayan kazancın vergilemesine yol açıyor. Bir taraftan da vergiye gönüllü uyum çabalarına ciddi ölçüde aykırı. Oranı bile belli olamayan birileri düzenlemeyi suiistimal ediyor diye olmayan kazanç üzerinden varsayıma dayalı olarak vergi ödemek zorunda kalan bir mükellef, vergiye gönüllü uyum sağlamama konusunda kendine haklı nedenler çıkarabilir mi? Evet çıkarabilir.

Taşıt giderleri; Taşıt giderleri öteden beri “genel olarak taşıtların tamir, bakım, yakıt ve benzeri cari giderleri” olarak tanımlanıyor. Bu tanımlama 180 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde yer almakta ve uygulanmakta idi. Son yapılan düzenlemeyle ilgili açıklamaların yer aldığı 311 seri no.lu Genel Tebliğ’de benzer ama aynı olmayan bir tanım var. Yeni tebliğde taşıt giderleri “genel olarak taşıtların tamir, bakım, yakıt. sigorta ve benzeri cari giderler” olarak tanımlanmış. Fark tanıma sigorta giderlerinin eklenmiş olması. Yeni tebliğde yukarıdaki tanım yapıldıktan sonra verilen örneklerde köprü ve otoyol geçiş ücretleri, motorlu taşıtlar vergisi, otopark giderleri ve binek otomobilin iktisabına ilişkin kredi faiz giderleri de taşıt gideri olarak dikkate alınmış. Ancak yeni tebliğdeki tanımda yer alan hem sigorta giderlerine hem de örneklerde yer alan yeni düzenlemedeki giderlerin taşıt gideri olup olmadığının tartışmaya açık olduğunu söylemek hiçte yanlış olmayacaktır.

Taşıt giderinin ilgili kanunda net bir tanımı yok. Tebliğlerde genel ve ilkesel tanımlar yapılmış. Olması gereken tanım: Taşıtın taşıt olma niteliğinden dolayı fonksiyonlarını yerine getirmek için yapılması gereken giderler olmalıdır. Yakıt, tamir bakım gideri gibi. Mesela sigorta gideri taşıt gideri olmamalıdır. Hele hele zorunlu trafik sigortası gibi giderler. Sigorta gideri, işletmenin varlıklarını korumak için yapılan bir gider. Bu düşünce ile taşıtın varlık fonksiyonunu yerine getirmesine ait bir gider olarak düşünülemez. Doğal olarak işletmeler sahip oldukları taşıt araçlarını, taşınmazlarını, stoklarını, diğer varlılarını korumak için sigorta ettirirler. Taşınmazlar için ödenen sigorta primi taşınmaz gideri olmadığı gibi taşınırlar için ödenen primler de taşıt gideri olarak değerlendirilemez. Buna benzer giderlerden finansman giderleri ve otoyol ve köprü ücretleri de taşıtın fonksiyonel giderleri değildir.

Gelir İdaresi de bu konularda net bir görüşe olmadığı izlenmektedir. İdarenin bu giderlerin taşıt gideri olduğuna ilişkin görüşleri de var, taşıt gideri değil genel gider olduğuna ilişkin görüşleri de var. Dolayısı ile netleşmemiz gereken konu, genel giderler %70 sınırlamasına tabi değil, taşıt giderleri tabi olması gerekir. Örnek: Gelirler Genel Müdürlüğü’nün 09.09.2004 tarih ve 42220 sayılı meri bir özelgesinde taşıta ait kasko bedeli ve kredi faizi taşıt gideri olarak, 15.08.2012 ve 24.04.2018 tarihli iki özelgede, otoyol, tünel ve köprü geçişleri dolayısıyla ödenen KGS ve OGS bedelleri,04.10.2011 tarihli bir özelgede, otopark, otoban geçiş ücreti ve oto yıkama ücretleri genel gider olarak görülmüş ve kabul edilmiştir.

O halde yukarıdaki yer alan giderler de %70 kısıtlamasına tabi değil, sadece kira gideri maktu sınırlamaya tabi olması ve bu şekilde anlaşılması gerektiğini düşünüyoruz.

Sonuç olarak; Yeni düzenlemenin bu haliyle modern bir vergi sisteminde bulunmaması gerektiğini, değiştirilmesinin de en başta Mali İdare tarafından istenmesi gerektiği, tamamen işte kullanılan bir otomobilin giderlerinin %30’unun vergi matrahının tespitinde dikkate alınamamasını adil vergilendirmeye aykırı olduğunu, işletmeye ait otomobilin işletme dışında kullanılmasının KKEG gibi bir çıkarım yapılmaması gerektiğini, buna karşın bazı mükellefler işle ilgili olmayan giderleri gider yazıyor diye, vergiye gönüllü uyum sağlayan, vergisini doğru ödeyen diğer mükelleflerden olmayan kazancın vergisinin istenemeyeceğini düşünmekteyiz.

Bu nedenlerle; yeni düzenlemenin en kısa zamanda konunun tarafları ile mutabakatla modern vergilendirme ye uyumlu hale getirilmesi gerekir.